SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CİHAD VE’S-SİYER

<< 1245 >>

باب: عزم الإمام على الناس فيما يطيقون.

111.LİDERİN (DEVLET BAŞKANI VEYA GÖREVLENDİRDİĞİ KİŞİ'NİN) HALKINI GÜCÜNÜN YETECEĞİ İŞLERLE YÜKÜMLÜ KILMASI

 

حدثنا عثمان بن أبي شيبة: حدثنا جرير، عن منصور، عن أبي وائل قال: قال عبد الله رضي الله عنه: لقد أتاني اليوم رجل، فسألني عن أمر ما دريت ما أرد عليه، فقال: أرأيت رجلا مؤديا نشيطا، يخرج مع أمرائنا في المغازي، فيعزم علينا في أشياء لا نحصيها؟ فقلت له: والله ما أدري ما أقول لك، إلا أنا كنا مع النبي صلى الله عليه وسلم، فعسى أن لا يعزم علينا في أمر إلا مرة حتى نفعله، وإن أحدكم لن يزال بخير ما اتقى الله، وإذا شك في نفسه شيء سأل رجلا فشفاه منه، وأوشك أن لا تجدوه، والذي لا إله إلا هو، ما أذكر ما غبر من الدنيا إلا كالثغب، شرب صفوه وبقي كدره.

 

[-2964-] Abdullah İbn Mes'ud r.a.'den nakledilmiştir: "Bir gün bana bir adam geldi ve nasıl cevap vereceğimi bilemediğim bir soru sordu. Sorusu şöyleydi: "Bir adam düşün! Çok iyi bir hazırlık yaparak silahlarını kuşanmış, heyecanlı ve zinde bir şekilde komutanının gözetimi altında savaşa çıkmış. Fakat bu komutan onu asla gücünün yetmeyeceği işlerle yükümlü tutuyor. Sence böyle bir şey yapılabilir mi?" Ben de ona şöyle dedim: "Allah'a yemin ederim ki sana nasıl cevap verebileceğimi bilmiyorum. Fakat biz Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte iken belki de bize sadece bir defa gücümüzün yetmeyeceğini düşündüğümüz bir sorumluluk yükledi. Allah'a şükür biz bu sorumluluğun üstesinden geldik. Sizler Allah'tan gereği gibi korktuğunuz sürece hayır üzeresiniz demektir. içinize bir şüphe - şek düşerse bilen birisine sorarsınız ve o da sizi tatmin edecek, şüpheden kurtaracak doğru cevabı verir. Fakat şu anda sizin gönlünüzü ferahlatacak, içinizdeki şüpheyi giderecek birisini bulmanız neredeyse imkansız. Kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, şu dünyanın geriye kalanı, duru ve saf olan temiz kısmı içilmiş ve bulanık kısmı kalmış su birikintisine benzer."

 

 

AÇIKLAMA:     İmam Buhari'nin kullandığı bu başlık ordunun/halkın, komutana/devlet başkanına gücünün yettiği sorumluluklarda itaat etmesinin gerekli olduğunu gösterir. Abdullah ibn Mesud'a sorulan soruda geçen (ve "Fakat bu komutan bizi asla gücümüzün yetmeyeceği işlerle yükümlü tutuyor" diye tercüme ettiğimiz) ..... ifadesi şu anlama da gelebilir: Komutan bizi itaat mi yoksa isyan mı olduğunu bilmediğimiz işlerle yükümlü kılıyor. Bu iki farklı anlamdan birincisi imam Buharı'nin kullandığı başlık ile uyumlu iken ikinci anlam Abdullah İbn Mesudlun sözünde geçen "içinize bir şüphe / şek düşerse bilen birisine sorarsınız ve o da sizi tatmin edecek, şüpheden kurtaracak doğru cevabı verir" cümlesiyle uyum arz eder. Abdullah İbn Mesud'un cevabından anlaşılan hükmü özetle şöyle ifade edelim: "Hangi durumda olursa olsun lidere itaat mutlaka gereklidir. Bunun tek bir şartı vardır: Yüklenen sorumluluğun takvaya uygun olması."

 

Bu rivayet o dönemde halkın lidere itaat etmeyi farz olarak kabul ettiklerini gösterir. Fakat Abdullah ibn Mesudlun soru sahibine özel bir cevap vermeyip genel nitelikli bir açıklama yapması buna benzer problemli durumlarda duraksamanın (tevakkuf etmenin) daha uygun olacağını gösterir. Buna göre verilecek olumlu veya olumsuz cevabın her ikisi de problemler doğuracaksa fetva verirken duraksamak (tevakkuf etmek) daha doğru olacaktır. Bunu bir örnekle açıklayalım: Bir asker gelip kendisinin sırf art niyet dolayısıyla üstesinden gelemeyeceği bir işle görevlendirildiğinden şikayet eder ve bu durumda komutana itaat etmemesi halinde günahkar olup olmayacağını sorar. Bu olayda komutana itaat etmenin farz olduğu söylense de problem doğacaktır itaat etmemek gerektiği söylense de yine sıkıntı olacaktır. Dolayısıyla buna benzer olaylarda duraksamak ve hemen cevap vermemek daha uygun olur.